4857 Sayılı İş Kanunu’nun Ek Madde 2’si, işçilere, engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisi için belirli şartlarla mazeret izni verilmesini öngörmektedir. Bu düzenleme, aile içindeki bakım sorumluluğu ve sağlık ihtiyaçları doğrultusunda işçilere yardımcı olmayı hedeflemektedir. Ancak bu hakkın kullanılması, belirli kurallara bağlıdır ve sınırlamalar içerir. İşte bu düzenlemenin kapsamlı bir şekilde incelenmesi:
Kanunda belirtilen şartlardan ilki, çocuğun engelli olmasının, mazeret izni kullanmak için tek başına yeterli olmayacağıdır. Çocuğun engelli olması, ancak tedavi amaçlı olarak kullanılan izinlere hak tanır. Yani, işçi çocuğuyla vakit geçirmek ya da sosyal faaliyetlerde bulunmak amacıyla bu izni talep edemez. Bu hak, sadece çocuğun sağlık tedavisi ile ilgili olarak verilmektedir. Bu durum, işçinin engelli çocuğuna yönelik bakım sorumluluğunu yerine getirmesine yardımcı olurken, işyerindeki görevlerinin de sürdürülebilir olmasını sağlar.
Diğer önemli bir şart ise, çocuğun engellilik oranının en az %70 olması gerekliliğidir. Eğer çocuğun engellilik oranı %70’in altında kalıyorsa, işçiye mazeret izni verilmez. Bu durum, işçinin sadece engelli çocuğunun bakımını değil, aynı zamanda tedavi ve rehabilitasyon sürecini de göz önünde bulundurarak iznin kullanılmasını sağlar. Yani, kanun, yalnızca engelli çocukları değil, engelliliği daha ileri düzeyde olan çocukları da kapsayacak şekilde bir düzenleme yapmıştır. Bu engel oranı da, çocuğun tedavi sürecinin yoğunluğunu göz önünde bulundurur.
Çocuğunun tedavisinde mazeret izni kullanmak isteyen işçinin, çocuğunun engelliliği ya da hastalığını hastalık raporu ile ispat etmesi gerekmektedir. Bu rapor, çocuğun tedavi süreçlerinin ne kadar zorlayıcı olduğunu ve tedavi sürecinin ne kadar sürdüğünü belirten resmi bir belge niteliğindedir. Kanun, sadece sözlü beyanlarla bu tür izinlerin verilmesini istememekte, belgeli bir dayanakla iznin gerekçelendirilmesini talep etmektedir. Ayrıca, hastalık raporu işverenin izni verdiği sürenin doğruluğunu denetlemesine de imkân tanır.
Yasal olarak belirlenen bu mazeret izni süresi, işçiye 10 gün olarak tanınmıştır. Ancak, bu sürenin anne ya da babadan yalnızca birinin kullanabileceği belirtilmiştir. Yani, çocuğun bakımında yalnızca bir ebeveyn izin kullanabilir ve bu izin toplamda 10 günü geçemez. Eğer her iki ebeveyn de izni kullanmak isterse, bu durumda 10 günlük süreyi aşan kısım ücretsiz izin olarak değerlendirilir. Her iki ebeveynin de aynı anda 10 gün ücretli izin hakkı bulunmamaktadır. Bu durum, bir yandan işyerinin düzenini korurken, diğer yandan ailenin sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir çözüm sunar.
İşçi, mazeret iznini tek seferde toplu olarak kullanabileceği gibi, çocuğunun tedavi sürecine bağlı olarak parçalar hâlinde de kullanma hakkına sahiptir. Bu, çocuğun tedavisinin gereksinimlerine göre esnek bir izin kullanımını mümkün kılar. Yani, işçi, bir defada kullanmak yerine, çocuğunun tedavi sürecinde ihtiyaç duyulan her aşamada bu izinleri kullanabilir. Bu esneklik, ailelerin iş ve yaşam dengesini kurmasına olanak tanırken, işyerinin de operasyonel ihtiyaçlarını bozmadan çalışanının ihtiyaçlarına çözüm bulur.
İş Kanunu, mazeret izninin ücretli olduğuna dair açık bir hüküm getirmiştir. Çalışan, çocuğunun tedavisi nedeniyle izin aldığında, bu süre boyunca çalışmış gibi ücreti ödenir. Bu, işçinin tedavi sürecinde ekonomik olarak zorluk yaşamadan ailesine destek olabilmesini sağlar. Ayrıca, işverenin de bu izni verilmesi noktasında herhangi bir çekince duymaması gerekir, çünkü bu izin, çalışanın hak ettiği bir mazeret iznidir ve işçinin o dönemde çalışmış sayılması gerektiği için ücret ödenmesi gerekmektedir.
Eğer işçi, 10 günlük izin süresini aşarsa, bu durumda ücretsiz izin kullanma talebinde bulunabilir. İşverenin inisiyatifiyle verilen bu ücretsiz izin, işyerinin ihtiyaçlarına göre belirlenebilir. İşveren, bu noktada işin aksamaması adına çalışanından ek izin talep edebilir veya daha uzun süreli mazeret izni sağlayabilir. Ancak, 10 günlük ücretli iznin ödenmesi konusunda herhangi bir esneklik bulunmamaktadır ve bu süre aşılamaz.
Bu hak, belirli bir yıl için sınırlı tutulmuştur. Yani, her yıl için işçiye sadece bir kez ve 10 gün süresince engelli veya hastalığı olan çocuğunun tedavisi amacıyla izin verilebilir. Yıllık izin hakkı gibi, bu hak da her yıl yenilenir. Bu durum, hem işçinin haklarını hem de işyerinin operasyonel sürekliliğini gözeten bir düzenlemedir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun Ek Madde 2’si, engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğu olan işçilere önemli bir hak tanımaktadır. Ancak, bu hak sınırlıdır ve belirli koşullara dayanır. İşçinin, çocuğunun engellilik oranının %70 veya daha fazla olması, tedavi süreçlerinde rapor sunması ve iznin yalnızca tedavi amacıyla kullanılması gerekmektedir. Bu hak, ailenin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir düzenleme olmakla birlikte, işyerlerinin de operasyonel ihtiyaçlarını bozmadan uygulanabilir bir şekilde tasarlanmıştır. Bu düzenleme, işçi-işveren ilişkilerinde adil bir denge kurulmasına yardımcı olurken, aile içindeki bakım sorumluluklarını da desteklemektedir.
Geçmez Hukuk Bürosu