Cinsiyet, bir organizmanın erkek ve dişi bireylerini ayırt eden özellikleridir. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler arasında cinsiyet, üremede farklı roller üstlenen ve erkekle dişi ayırt edici özel bir yaratılış biçimidir. Cinsiyet, biyolojik farklılıklar ve fizyolojik, genetik özelliklerle tanımlanır.
Hukuki cinsiyet değişikliği, bir kişinin hukuki statüsünü değiştirerek kadından erkeğe veya erkekten kadına dönüşümünü sağlayan tıbbi bir müdahaledir. 1950 yılında Danimarkalı doktor Christian Hamburger tarafından gerçekleştirilen ilk cinsiyet değiştirme ameliyatında George Jargensen, Christine Jangensen adını almıştır.
Türk hukukunda cinsiyet değişikliğiyle ilgili ilk düzenleme, 1988 yılında Medeni Kanun'da yapılan bir değişiklikle gerçekleştirilmiştir. 1988 tarihli 3444 Sayılı Kanun ile EMK m.29’a eklenen ikinci fıkra, doğumdan sonra meydana gelen cinsiyet değişikliğinin sağlık raporuyla belgelenmesi halinde nüfus kayıtlarında gerekli düzeltmenin yapılabileceğini kabul etmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 40. maddesi, cinsiyet değişikliğiyle ilgili düzenlemeler içerir. Bu maddeye göre, cinsiyet değiştirmek isteyen kişi mahkemeye başvurarak cinsiyet değişimini talep edebilir. Mahkeme, cinsiyet değişikliği için başvuran kişinin 18 yaşını doldurmuş olması, evli olmaması, transseksüel olduğunu ve sağlık raporuyla cinsiyet değişikliğinin zorunlu olduğunu kanıtlamış olması gibi şartları arar. Bu şartları yerine getiren başvuru sahibi, tıbbi bir müdahale ile cinsiyetini değiştirdiğinde, nüfus kayıtlarında değişiklik talep edebilir.
Türk Medeni Kanunu'na göre, cinsiyet değişikliği için başvuran kişinin evli olmaması gerekmektedir. Bu şart, başvuru sırasında evli olmama durumunu ifade eder ve kişinin evlenip boşanmasının bir önemi yoktur. Eğer cinsiyet değişikliği talebinden önce evliyseniz ve boşanmadan cinsiyet değişikliği yaparsanız, boşanma davası açılmadıkça evlilik devam eder. Ancak cinsiyet değişikliği sonrası boşanma davası açılırsa, bu durum boşanma nedeni olabilir.
Doktrinde iki ana görüş bulunmaktadır. Birinci görüşe göre, cinsiyet değiştiren kişinin evliliği kendiliğinden sona erecektir. Bu görüş, cinsiyet değişikliğinin evliliği otomatik olarak geçersiz kıldığını savunur. İkinci görüş ise, evliliklerin sadece ölüm durumunda kendiliğinden sona erdiğini ve cinsiyet değişikliğinin yeni bir boşanma nedeni yaratamayacağını belirtir. Bu görüşe göre, evliliğin devam etmesi gerektiği savunulmaktadır.
Evlilik sırasında cinsiyet değişikliğinin etkileri hakkında daha net düzenlemelere ihtiyaç vardır. Evlilik birliği devam ederken cinsiyet değiştirilmesi durumunda boşanma davasıyla evliliğin sona erdirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Evliliğin kendiliğinden geçersiz sayılması mümkün değildir.
Cinsiyet değişikliği için evli olmama şartı arandığından, cinsiyet değiştiren kişinin velayet hakkı genel düzenlemelere göre ele alınmalıdır. Boşanma durumunda çocuğun velayeti hakkında Türk Medeni Kanunu’nun 182/1 maddesi çerçevesinde hakimin takdir yetkisi vardır ve çocuğun yararının göz önüne alınması gerekmektedir. Cinsiyet değiştiren kişi, çocuğunu bakabilecek durumda ise velayet hakkını almalıdır.
Ancak bazı doktrinler, transseksüel veya eşcinsel bireylerin çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyebileceği görüşündedir. Bu görüşe göre, cinsiyet değiştiren bireylerin velayet hakkı reddedilebilir. Ancak, velayet hakkı çocuğun yararına uygun şekilde değerlendirilmelidir ve ayrımcılığa yer verilmemelidir.
Cinsiyet değiştiren kişi, velayet hakkını alamazsa, Türk Medeni Kanunu’nun 182/2 maddesi gereğince çocuğuyla kişisel ilişki kurma talebinde bulunabilir. Ancak çocuğun psikolojik durumu olumsuz etkileniyorsa bu talep reddedilebilir.
Sonuç olarak Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesi, cinsiyet değişikliği ve gerekli şartları belirler. Cinsiyet değiştirmek isteyen kişi, bu şartları yerine getirdikten sonra mahkemeye başvurabilir ve cinsiyet değişikliğini talep edebilir. Şartların sağlanmasıyla, cinsiyet değişikliği gerçekleşir ve mahkemeden nüfus kaydının düzeltilmesi talep edilebilir.
Eğer cinsiyet değişikliği mahkemeye başvurmadan yapılırsa, bu durum boşanma nedenidir ve boşanma davası açılabilir. Boşanma davasında, çocuğun velayeti gibi sonuçlar kanuni düzenlemelere göre değerlendirilecektir.
Geçmez Hukuk Bürosu