Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçları, malvarlığına yönelik iki farklı ihlal türünü tanımlar. İkisi de mağdurun malvarlığına zarar verme amacı taşısa da, suçların işlenme şekilleri ve aralarındaki temel farklar dikkate değerdir.
TCK’nın 155. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçu, başkasına ait olan bir malın belirli bir amaç doğrultusunda bir kişiye devredilmesi ve bu kişinin malı, devredilme amacına aykırı biçimde kullanması durumunda oluşur. Bu suçun ortaya çıkması için mağdur, malın zilyetliğini (kullanım hakkını) sanığa özgür iradesiyle devretmiştir. Güveni kötüye kullanma suçu kapsamında sanık, malı ya kendisi ya da bir başkası için haksız yarar sağlamak amacıyla veya devir olgusunu inkâr ederek suçu işler.
Suç, özellikle sanığın kastının önceden oluşmaması ve sonradan ortaya çıkması ile dolandırıcılıktan ayrılır. Ayrıca suç, malın zilyetliğin devredildiği amacın dışında kullanılmaya başlanması veya devir olgusunun inkâr edilmesiyle tamamlanır.
Dolandırıcılık, TCK’nın 157. maddesinde "hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlama" şeklinde tanımlanmıştır. Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için sanık, mağduru hileli davranışlarla kandırarak malvarlığına zarar verir. Bu suçta, mağdur kandırılarak rızası dışında bir zarara uğratılır ve sanık, kastını en başından itibaren taşıyarak eylemi gerçekleştirir.
Dolandırıcılık suçunun tamamlanabilmesi için, sanığın hileli hareketler ile mağduru aldatması ve böylece kendisine veya bir başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Kastın eylemin başlangıcında var olması, dolandırıcılığı güveni kötüye kullanmadan ayıran temel farklardan biridir.
Güveni Kötüye Kullanma: Bir davada, sanıklar, başkasına ait ruhsat ve plaka kullanarak demirleri taşımış, kimliklerini gizlemek için sahte plaka takmışlardır. Bu eylemde, sanıkların hileli bir yöntem kullanmadığı ve güveni kötüye kullanma suçunu işledikleri sonucuna varılmıştır (CGK, 1990/9-192 K. 1990/265).
Dolandırıcılık: Sanık, mağdura ait aracı sanayiye göstermek amacıyla alıp geri getirmemiş, daha sonra bu aracı başka bir araçla takas etmiştir. Sanığın, baştan itibaren dolandırıcılık kastı ile hareket edip etmediği, Yargıtay tarafından kastın tespiti açısından detaylı inceleme yapılmasını gerektirmiştir (11. CD, 30.3.2010, 2009/21866, 2010/3634).
Güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçları, mağdurun malvarlığını zarara uğratmakla birlikte, işleniş şekilleri, kastın oluş zamanı ve mağdurun rızası açısından farklılık göstermektedir. Yargıtay kararları, her bir olayda suçun hangi kapsamda değerlendirileceği ve kastın belirlenmesi açısından önemli kılavuzluk sağlamaktadır.
Geçmez Hukuk Bürosu