Genel kural olarak, taraflar dava sürecinin dilekçeler aşamasının sonuna kadar delillerini sunabilirler. Ancak, bu kurala bazı istisnalar uygulanmaktadır. Delil gösterme süresinin sonradan yapılması, yargılamayı geciktirmemek amacı güdüyorsa veya tarafın süresinde delil sunamaması kusurdan kaynaklanmıyorsa, sonradan delil gösterilmesine izin verilebilir. Ayrıca; ıslah yoluyla, karşı tarafın muvafakatiyle, taraflardan birinin ön inceleme duruşmasına gelmemesi durumunda diğer tarafın delil göstermesi ve fer'i müdahilin delil sunması gibi istisnalar da mevcuttur.
HMK'nın 145. maddesi uyarınca, taraflar kanunda belirlenen sürelerin dışında delil sunamazlar. Ancak, bir delilin sonradan sunulması, yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa ya da tarafın kusuru yoksa, mahkeme sonradan delil sunulmasına onay verebilir. Delilin sonradan sunulabilmesi için, ilk olarak yargılamayı geciktirmemesi ve ikinci olarak, delilin süresinde sunulamamış olmasının tarafın kusurundan kaynaklanmaması gerektiği koşulları aranır.
HMK madde 145'te yer alan delil sunma süresinin istisnaları, dava açıldığı andan itibaren mevcut olan deliller ya da dilekçeler aşamasından sonra ortaya çıkan yeni deliller için geçerlidir. Taraflar, bu istisnalar kapsamında sonradan delil sunabilmek için, delilin yargılamayı geciktirme amacı taşımadığını ve sunulmamasının tarafın kusurundan kaynaklanmadığını mahkemeye kanıtlamak zorundadır. Mahkeme, ilgili şartları taşıyan deliller için sonradan delil gösterilmesine karar verebilir.
Sonradan delil gösterilmesi hakkı, İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile teminat altına alınan hukuki dinlenilme hakkının bir uzantısıdır. Medeni yargılamada, amacın gerçeği ortaya çıkarmak olmasıyla birlikte, usul ekonomisi ve makul yargılama süresi gibi unsurlar da dikkate alınarak delil gösterme süresi sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmalar, İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa çerçevesinde esnetilebilir ve sonradan delil gösterilmesi mümkün olabilir.
Medeni usul hukukunun temel ilkelerinden biri olan "taraflarca getirilme ilkesi" gereği, dava malzemesi olan vakıa ve deliller yalnızca taraflar tarafından mahkemeye sunulabilir. Hakim, kendiliğinden vakıa ya da delil araştırması yapamaz; hüküm verirken yalnızca taraflar tarafından sunulan deliller ve vakıalar dikkate alınır. Bu ilke, HMK madde 25'te de "Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz" şeklinde düzenlenmiştir.
Teksif ilkesi gereği, taraflar yargılamanın belirli aşamalarına kadar iddia ve savunmalarını sunabilirler. Bu aşamanın ardından sunulan vakıa ve deliller dikkate alınamaz. HMK'nın bazı maddelerinden, bu ilkelerin kabul edildiği ve dava dilekçelerinin, tarafların iddialarını ve delillerini sunmaları açısından bir usul kesiti oluşturduğu çıkarılabilir. Tarafların yeni vakıa veya delil getirmesi ise yazılı yargılama usulüne dayalı olarak, özellikle cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde mümkündür.
Geçmez Hukuk Bürosu