İş kazası, işçilerin çalışma hayatı sırasında, işyerinde veya işyerinin dışında meydana gelen kazalar sonucu bedensel veya ruhsal zararlar görmelerine neden olan durumlardır. İş kazasının oluşabilmesi için belirli şartların varlığı gerekmektedir. Öncelikle, kazanın işyerinde meydana gelmiş olması ya da işverenin işçiye tahsis ettiği araçlarla işyeri dışında gerçekleşmiş olması gerekir. İşçinin kendi şahsi aracıyla işyeri dışındaki bir kazaya karışması, iş kazası olarak kabul edilmez. Bununla birlikte, işyerinde çalışmakta olan bir işçi, işverenin talimatı doğrultusunda bir görev için işyerinden gönderilmiş ve o esnada bir kaza geçirmişse, bu da iş kazası sayılacaktır. Aynı şekilde, işveren tarafından işçiye tahsis edilen bir araçla işyerinden uzak bir bölgede kaza meydana gelmişse, bu durum da iş kazası olarak kabul edilir. Örneğin, işyerinin uzak bir bölgesine malzeme teslimi yapmaya gönderilen bir işçinin yolda kaza geçirmesi iş kazasıdır.
İş kazaları, sadece fiziksel zararlar değil, aynı zamanda işçinin ruhsal ve psikolojik sağlığını da etkileyen olaylar olabilir. Örneğin, işyerinde maruz kalınan stresli koşullar, iş kazası sonucu bir travmaya yol açabilir ve bu da iş kazası kapsamına alınır. Özelikle emziren kadın sigortalılar, süt izni sırasında uğrayacakları kazalar nedeniyle de iş kazası mağduru olabilirler. Bu tür durumlar, İş Kanunu ve ilgili yönetmeliklerle güvence altına alınmıştır.
İş kazası geçiren işçinin haklarını savunabilmesi ve tazminat talebinde bulunabilmesi için ilk olarak kazayı derhal işverene bildirmesi gerekmektedir. Bu bildirim, iş kazasının kayda geçebilmesi için son derece önemlidir. Kazanın bildirilmesiyle birlikte, işçi en yakın sağlık kuruluşuna götürülerek tıbbi müdahaleye tabi tutulmalı ve tedavi süreci başlatılmalıdır. İş kazası, ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirilmelidir. İşveren tarafından kazanın bildirilmesi zorunlu olduğu gibi, iş kazası geçiren işçi de en geç üç iş günü içerisinde SGK’ya kazayı bildirmelidir. Bu bildirim, işçinin kazanın kaydının tutulabilmesi ve ilerleyen süreçte tazminat talep edebilmesi için kritik bir öneme sahiptir.
İş kazası nedeniyle tazminat hesaplaması, işçinin geçirdiği kaza sonucu ortaya çıkan maluliyet oranına göre yapılır. Maluliyet oranı, SGK tarafından belirlenir ve bu oran, Çalışma Gücü Kaybı ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde hesaplanır. Maluliyet oranı, işçinin kazadan önceki iş gücü ve çalışma gücünün kaybı dikkate alınarak belirlenir. Örneğin, bir işçi iş kazası sonucu bir organını kaybetmişse ya da çalışma yeteneği önemli ölçüde azalmışsa, bu durum maluliyet oranı üzerinden hesaplanır ve tazminat miktarı buna göre belirlenir.
Tazminat taleplerinin zamanaşımı süresi, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel hükümler çerçevesinde 10 yıldır. Yani, iş kazası nedeniyle tazminat talep etme hakkı, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl içinde kullanılmalıdır. Eğer bu süre içinde talep yapılmazsa, işçinin tazminat hakkı zamanaşımına uğrar ve işverenin sorumluluğu ortadan kalkar.
Yargıtay, iş kazalarıyla ilgili davalarda, işverenin sorumluluğunu ayrıntılı bir şekilde değerlendirir. İş kazası nedeniyle işverenin sorumluluğu, işçiyi gözetme borcuna aykırılıkla ve işyerinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle ortaya çıkar. İş Kanunu’nun 77. maddesi, işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini koruma yükümlülüğünü açıkça belirtmektedir. Bu çerçevede, iş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında, işverenin iş yerinde iş güvenliği tedbirlerini alıp almadığı, işçinin bu tedbirlere uyup uymadığı gibi hususlar titizlikle incelenmelidir.
Yargıtay’ın verdiği bir kararda, iş kazası sonucu zarar gören işçinin tazminat talebinin, işverenin sorumluluğuna dayanacağı belirtilmiştir. İşverenin iş yerindeki iş güvenliği önlemlerini almadığı ve işçiyi korumadığı durumlarda, işveren ve işveren vekili de zarar için sorumlu tutulabilir. Bu, iş kazalarından kaynaklanan davaların en önemli özelliklerinden birisidir. Ayrıca, iş kazasında kusuru bulunan işveren vekili, işverenle birlikte tazminat ödemekle yükümlüdür.
Bir başka Yargıtay kararında ise, iş kazasında sorumluluğu olan işveren vekilinin de tazminat ödemekle yükümlü olduğu ve bu tür davalarda, işverenin kim olduğu ve sorumluluğun kimlere yöneltileceği konusunda derinlemesine bir araştırma yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu da gösteriyor ki, iş kazası nedeniyle açılan davalarda, iş kazasının tüm koşulları, işverenin sorumluluğu ve işyerindeki güvenlik önlemleri detaylı bir şekilde incelenmelidir.
Sonuç olarak, iş kazaları nedeniyle işçilerin haklarını savunabilmesi, iş kazasını doğru bir şekilde bildirmesi ve kazaya ilişkin tüm belgeleri düzenli bir şekilde temin etmesi gerekir. Aynı şekilde, işverenlerin de iş güvenliği önlemlerini almakla yükümlü oldukları unutulmamalıdır. İş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davalarının doğru şekilde yönlendirilmesi, hem işçilerin mağduriyetini giderecek hem de işverenlerin hukuki sorumluluklarının belirlenmesine yardımcı olacaktır.
Geçmez Hukuk Bürosu