Kaçak, plansız ve düzensiz yapıların artması, hem ekonomik, sosyal hem de çevresel sorunları beraberinde getiren önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu duruma neden olan temel etkenler arasında, hızlı nüfus artışı, kontrolsüz göç, şehirlerin plansız büyümesi ve altyapı yetersizlikleri bulunmaktadır. Bu sebeplerle kentsel dönüşüm, şehirlerin fiziki ve estetik koşullarını iyileştirerek, sağlıksız ve riskli yapılaşmaları ortadan kaldırmayı amaçlayan önemli bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kentsel dönüşüm, yalnızca fiziki dönüşümle sınırlı olmayıp, sosyal, ekonomik ve çevresel unsurları da kapsayan çok yönlü bir süreçtir. Bu süreç, ülkemizdeki hukuki düzenlemelerle desteklenmekte ve çeşitli kanunlarla yetki ve sorumluluklar belirlenmektedir.
3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi, yapıların imar planlarına uygun şekilde inşa edilmesini zorunlu hale getirmiştir. Bu maddeye göre, idareler, maliklerin rızası aranmaksızın yapılaşma süreçlerini yeniden düzenleyebilir. Özellikle plansız yapılaşmanın olduğu alanlarda, kamu yararını gözeterek yollar, yeşil alanlar, park ve okullar gibi kamusal alanların oluşturulmasına imkan tanır. Böylece, kentsel dönüşüm çalışmaları bu düzenlemeyle yapılır.
775 Sayılı Gecekondu Kanunu, ıslah ve tasfiye çalışmaları yoluyla gecekonduların ortadan kaldırılmasını ve bu bölgelerde sağlıklı yapılaşmanın teşvik edilmesini amaçlar. Belediyelere, gecekondu önleme bölgeleri oluşturma yetkisi verilmiş ve bu bölgelerdeki kamu mallarının tescili, gecekonduların kamulaştırılması gibi süreçlere dair hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Kanunun amacı, plansız ve sağlıksız yapılaşmayı önleyerek daha düzenli bir yapılaşmaya geçiş sağlamaktır.
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu’nun temel amacı, konut sorununu çözmek ve plansız yapılaşmayı önlemektir. Bu kanun, gecekonduların dönüştürülmesi ve daha düşük maliyetli konutların üretilmesini teşvik eder. Belediyelere ve Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) kentsel dönüşüm projeleri geliştirme yetkisi vermiştir. Bu sayede, kaçak ve plansız yapılaşmanın önüne geçilerek sağlıklı, güvenli yaşam alanları yaratılması amaçlanmıştır.
Bu Kanun, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasını ve yenilenmesini amaçlar. Yerel yönetimlere, bu değerlerin korunması ve restorasyonu konusunda geniş yetkiler tanır. Kentsel dönüşüm süreçlerinde tarihi eserlerin korunması ve sağlıklı bir şekilde yeniden yapılandırılması açısından önem taşır.
5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 73. maddesi, belediyelere kentsel dönüşüm projelerini yürütme yetkisi tanımaktadır. Bu madde kapsamında belediyeler, eskiyen yapıların restore edilmesi, konut, ticaret, sanayi bölgeleri, teknoloji parkları gibi alanların yeniden düzenlenmesini sağlar. Belediyelere geniş takdir yetkisi verilmesi, bu yetkilerin kötüye kullanılma riskini beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, bazı uygulamaların hukuki ve toplumsal sorunlara yol açabileceği endişeleri mevcuttur.
6306 Sayılı Kanun, afet riski altındaki alanların iyileştirilmesi, tasfiye edilmesi ve güvenli yaşam alanlarının oluşturulmasını amaçlar. Bu yasa, riskli alanların ya da yapıların dönüştürülmesinde, idarenin çok geniş yetkilere sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, bu yetkilerle birlikte mal sahiplerinin rızası olmadan dönüşüm yapılması ve kamulaştırma yoluyla mülkiyet haklarına müdahale edilmesi hukuki açıdan tartışmalı hale gelmiştir. Hukuki olarak, geniş yetkiler tanınmasının hak ihlallerine yol açabileceği eleştirilmektedir.
Bu düzenlemeler, kentsel dönüşüm sürecinde çeşitli hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir.
Kentsel dönüşüm süreçlerinin hukuki çerçevesi, toplumsal fayda ve mülkiyet haklarının korunması arasında hassas bir denge kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu düzenlemelerle hem fiziki hem de hukuki sorunların çözülmesi, hem şehirlerin yenilenmesi hem de bireysel hakların korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Geçmez Hukuk Bürosu