Hukuk çevresinde suç, kanunların belirli bir cezalandırma şekline tabi tuttuğu durumları ifade etmektedir. Bu cezalandırma aşamasında, suçta ve cezada kanunilik gibi bazı evrensel ilkeler ortaya çıkmaktadır. Bu yazıda, suçun şahsiliği ilkesini ele alacağız.
Suçun şahsiliği, ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir. Bu ilkeye göre, kişiler yalnızca kendi işledikleri suçlardan sorumlu tutulmaktadır. Başka bir deyişle, kimse, kendisinin işlemediği veya kendisiyle illiyet bağı bulunmayan olaylardan dolayı cezalandırılamaz. Bu ilke, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 20. maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiştir: “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” Ayrıca, Anayasa’da da benzer bir ifade ile “Ceza sorumluluğu şahsidir.” ifadesi yer almaktadır.
Suçun şahsiliği ilkesi, bireylerin hukuken güvence altına alınmasını sağlar. Örneğin, bir babanın işlediği bir suçtan dolayı tüm ailenin cezalandırılması, modern hukuk kurallarıyla bağdaşmamaktadır. Bu ilke, bireylerin sadece kendi eylemlerinden sorumlu olmasını ve başkalarının eylemlerinden dolayı cezalandırılmamalarını temin etmektedir.
Suçun şahsiliği ilkesi, ceza yargılamalarında özellikle sanığın ölümü durumunda önem kazanmaktadır. Ceza davalarında, sanığın ölümü halinde, suçun mirasçılara geçmesi veya devri gibi bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle, sanığın ölümü durumunda dava düşmekte ve yeni bir ceza davası açılamamaktadır. Ceza davalarında, sanığın ölümünün tespiti sonrası, davanın düşürülmesi yönünde karar verilmektedir.
Bu durumu daha iyi anlamak için Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin bir kararını inceleyelim. Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 14.09.2017 tarihli, 2015/8706 E., 2017/4470 K. sayılı kararında şu ifadeleri kullanmıştır:
“… Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelemesinde; hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS’ten alınarak dosyasına konulan nüfus kayıt örneğinde; sanığın 16/05/2015 tarihinde öldüğünün belirtilmesi karşısında, sanığın ölüp ölmediğinin Mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiştir. Sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün bozulmasına, 14.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Sonuç olarak, suçun şahsiliği ilkesi, bireylerin sadece kendi eylemlerinden sorumlu tutulmalarını sağlayarak hukukun temel bir güvencesini sunmaktadır. Ceza yargılamasında, bu ilkenin uygulanması, adaletin sağlanması ve bireylerin haklarının korunması açısından son derece önemlidir. Bu ilke, hem bireylerin masumiyetlerinin korunmasına hem de ceza hukukunun adalet anlayışına katkıda bulunmaktadır.
Geçmez Hukuk Bürosu