Makaleler

Toplumun Güvenliği İçin Bir Adım: İhbar Sorumluluğu ve Hukuki Boyutları

Toplumun Güvenliği İçin Bir Adım: İhbar Sorumluluğu ve Hukuki Boyutları

İhbar sorumluluğu nedir ve hangi durumlarda ortaya çıkar?

İhbar sorumluluğu, bir kişinin veya kurumun, belirli yasal düzenlemelere göre, bilgi sahibi oldukları veya şüphe duydukları bir suç veya tehlikeli durumu yetkili makamlara bildirme yükümlülüğünü ifade eder. Bu yükümlülük, genellikle kamu güvenliği, halk sağlığı, çevre koruma gibi alanlarda toplumun genel yararı ve güvenliği için geçerlidir.

İhbar yükümlülüğü, genellikle aşağıdaki durumlarda ortaya çıkar:

İşveren İhbar Sorumluluğu: İşverenler, çalışanlarının yasalara aykırı eylemlerini veya işyerindeki güvenlik risklerini yetkililere bildirme yükümlülüğü altındadır. Örneğin, işyerindeki bir tehlikeyi fark eden bir işveren, bu durumu ilgili sağlık ve güvenlik kurumlarına bildirmek zorundadır.

Kamu Görevlisi İhbar Sorumluluğu: Kamu görevlileri, görevlerini yerine getirirken yasalara aykırı bir durumu fark ederlerse, bu durumu üstlerine veya yetkili makamlara bildirme yükümlülüğüne sahiptirler. Örneğin, bir polis memuru, suç işlendiğine veya suç işlenmesi planlandığına dair bilgi edinirse, bu bilgiyi ilgili birimlere rapor etmekle yükümlüdür.

Sağlık ve Güvenlik İhbar Sorumluluğu: Sağlık sektöründe çalışanlar, hastaların veya halkın sağlığını tehdit eden hastalıkları, salgınları veya diğer sağlık risklerini yetkili sağlık kurumlarına bildirme yükümlülüğü altındadırlar. Bu, özellikle bulaşıcı hastalıkların tespiti ve kontrolü için önemlidir.

Çevre İhbar Sorumluluğu: Çevre koruma mevzuatına göre, çevresel kirlilik, atık yönetimi veya doğal kaynakların zarar görmesi gibi durumları fark eden kişiler veya kurumlar, bu durumları ilgili çevre koruma birimlerine bildirme yükümlülüğüne sahiptirler.

İhbar sorumluluğu, genellikle toplumun genel güvenliğini ve refahını korumak için önemli bir araç olarak kabul edilir ve ihmal edilmesi durumunda ciddi yasal ve cezai sonuçlar doğabilir. Bu nedenle, ihbar sorumluluğunu doğru şekilde yerine getirmek önemlidir.

 

İhbar yükümlülüğü hangi yasal düzenlemelere dayanır?

İhbar yükümlülüğü, genellikle ülkelerin kanunları ve ilgili mevzuatlarıyla belirlenir. Türkiye'de, ihbar yükümlülüğü çeşitli yasal düzenlemelere dayanır. Bunlar arasında en önemlileri şunlardır:

Ceza Kanunu: Türk Ceza Kanunu, ihbar yükümlülüğünü belirleyen ve ihlal edilmesi durumunda uygulanacak cezaları belirleyen önemli bir kaynaktır. Özellikle kamu görevlileri ve belirli meslek grupları için ihbar yükümlülüğünü düzenler.

İş Kanunu: İş Kanunu, işverenlerin çalışanlarının haklarını korumak ve iş sağlığı ve güvenliği gibi konularda önlemler almakla yükümlü olduklarını belirtir. İşverenlerin işyerindeki tehlikeleri ve yasalara aykırı durumları yetkililere bildirme yükümlülüğünü içerir.

Sağlık ve Güvenlik Mevzuatı: Türkiye'de sağlık sektöründe çalışanlar için özel olarak hazırlanmış sağlık ve güvenlik mevzuatı bulunmaktadır. Bu mevzuat, hastaların veya halkın sağlığını tehdit eden durumların yetkililere bildirilmesi gerektiğini belirtir.

Çevre Mevzuatı: Çevre koruma yasaları ve ilgili düzenlemeler, çevresel kirlilik, atık yönetimi ve doğal kaynakların korunması gibi konularda ihbar yükümlülüğünü belirler.

Bu yasal düzenlemeler, ihbar yükümlülüğünün kapsamını, kimler için geçerli olduğunu ve ihlal edilmesi durumunda uygulanacak cezaları belirler. Dolayısıyla, ihbar yükümlülüğünü anlamak ve yerine getirmek için bu yasal düzenlemelerin dikkatlice incelenmesi önemlidir.

 

Bir kişinin hangi durumlarda bir olayı ihbar etme yükümlülüğü vardır?

Bir kişinin bir olayı ihbar etme yükümlülüğü genellikle aşağıdaki durumlarda ortaya çıkar:

Kanunen Belirlenmiş Durumlar: Yasaların belirlediği durumlarda, bir kişi bir olayı ihbar etmekle yükümlüdür. Örneğin, Türk Ceza Kanunu'nun bazı maddeleri, kişilerin suç işlendiğini veya suç işleneceğini bildirme yükümlülüğünü düzenler.

Kamu Güvenliği ve Halk Sağlığı: Bir kişi, kamu güvenliğini veya halk sağlığını doğrudan etkileyebilecek bir olayı fark ettiğinde, bu durumu yetkili makamlara bildirme yükümlülüğüne sahip olabilir. Örneğin, bir yangın, terör saldırısı tehdidi veya bulaşıcı hastalık gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilebilir.

Çalışma Ortamında Güvenlik ve Sağlık: İşverenler ve çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak meydana gelebilecek riskleri veya yasalara aykırı durumları yetkililere bildirme yükümlülüğüne sahiptirler. Bu, işyerindeki tehlikelerin tespit edilmesi ve işçilerin sağlığının korunması için önemlidir.

Çevre Koruma ve Kirlilikle Mücadele: Çevreyle ilgili olarak, bir kişi çevresel kirlilik, atık yönetimi veya doğal kaynakların zarar görmesi gibi durumları fark ettiğinde, bu durumu ilgili çevre koruma birimlerine veya yetkililere bildirme yükümlülüğüne sahip olabilir.

Etik ve Mesleki Standartlar: Bazı meslek grupları, etik kurallar veya mesleki standartlar gereği, belirli durumları ihbar etme yükümlülüğüne sahip olabilirler. Örneğin, avukatlar, tıp doktorları ve psikologlar gibi profesyoneller, müşteri gizliliğine rağmen, müşterilerinin veya hastalarının güvenliğini tehdit eden durumları yetkililere bildirme yükümlülüğü altında olabilirler.

Bu durumlar, genel olarak toplumun güvenliği, sağlığı ve refahını korumak için belirlenmiştir. İhbar yükümlülüğü, kişilerin bu tür durumları yetkililere bildirerek toplumun genel yararına katkıda bulunmalarını sağlar.

 

İhbar yükümlülüğünü ihlal etmenin cezai ve hukuki sonuçları nelerdir?

Türk Ceza Kanunu'na göre ihbar yükümlülüğünü ihlal etmenin cezai ve hukuki sonuçları, ihlalin niteliğine ve ciddiyetine göre değişebilir. İhbar yükümlülüğünü ihlal etme durumunda uygulanabilecek cezai ve hukuki sonuçlar şunlar olabilir:

Cezaî Yaptırımlar: İhbar yükümlülüğünü ihlal eden kişilere cezaî yaptırımlar uygulanabilir. Örneğin, Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerine göre, kamu görevlileri için görevi ihmal suçu veya özel kişiler için ihmal suretiyle hürriyeti yoksayma gibi suçlarla karşılaşabilirler. Bu suçlara ilişkin olarak hapis cezaları veya para cezaları öngörülebilir.

Mali ve İdari Yaptırımlar: İhbar yükümlülüğünün ihlali durumunda, ilgili mevzuata göre mali veya idari yaptırımlar da uygulanabilir. Örneğin, işverenin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatını ihlal etmesi durumunda, idari para cezaları ile karşılaşabilir.

Hukukî Sorumluluk: İhbar yükümlülüğünü ihlal eden kişi veya kurumlar, ihlalin sonucunda ortaya çıkan zararlardan dolayı hukukî sorumlulukla karşı karşıya kalabilirler. Bu durumda, zarar gören kişiler veya kurumlar, ihlali gerçekleştiren kişilere karşı hukukî yollara başvurabilirler.

Meslekî Sorumluluk: Bazı meslek grupları için, mesleki etik kurallara veya meslekî standartlara uymama durumunda meslekî sorumluluklar doğabilir. Örneğin, avukatlar veya doktorlar gibi profesyoneller, ihbar yükümlülüğünü ihlal etmeleri durumunda meslekî disiplin süreçleri ile karşı karşıya kalabilirler.

İhbar yükümlülüğünü ihlal etmenin cezai ve hukuki sonuçları, ihlalin ciddiyetine ve etkilerine bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, ihbar yükümlülüğünün önemi ve gerekliliği vurgulanır ve ihlalin önlenmesi için gerekli önlemler alınır.

Konuyla ilgili Yargıtay'ın yerleşmiş içtihadı şu şekildedir:

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/12208
K. 2017/268
T. 19.1.2017
• AYIPLI ARACIN İADESİ VEYA BEDELİN TAHSİLİ İSTEMİ ( Malın Ayıplı Olduğu Teslim Sırasında Açıkça Belli ise Alıcının İki Gün İçinde Durumu Satıcıya İhbar Etmesi Gerektiği/Açıkça Belli Değilse Alıcı Malı Teslim Aldıktan Sonra 8 Gün İçinde İnceleme ve İnceleme Sonucunda Malın Ayıplı Olduğu Ortaya Çıkarsa 2 ve 8 Günlük Süre İçinde Durumu Satıcıya İhbarla Yükümlü Olunduğu - Araçtaki Ayıpların Aynı Gün Öğrenildiği Ayıp İhbarının ise Daha Geç Yapıldığı/İhbar Yükümlülüğü İncelenerek Karar Verileceği )
• AYIBIN TESLİM SIRASINDA BELLİ OLMASI ( Alıcının İki Gün İçinde Durumu Satıcıya İhbar Etmesi Gerektiği/Aracın Davacı Alıcıya Teslim Edildiği - Araçtaki Ayıpların Aynı Gün Öğrenildiği Ayıp İhbarının ise Daha Geç Yapıldığı/İhbar Yükümlülüğü İncelenerek Karar Verileceği )
• AYIBIN TESLİMDEN SONRA ÖĞRENİLMESİ ( Ayıp Açıkça Belli Değilse Alıcı Malı Teslim Aldıktan Sonra 8 Gün İçinde İnceleme ve İnceleme Sonucunda Malın Ayıplı Olduğu Ortaya Çıkarsa 2 ve 8 Günlük Süre İçinde Durumu Satıcıya İhbarla Yükümlü Olunduğu - Araçtaki Ayıpların Aynı Gün Öğrenildiği Ayıp İhbarının ise Daha Geç Yapıldığı/İhbar Yükümlülüğü İncelenerek Karar Verileceği)
• İHBAR YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Malın Ayıplı Olduğu Teslim Sırasında Açıkça Belli İse Alıcının İki Gün İçinde Durumu Satıcıya İhbar Etmesi Gerektiği/Açıkça Belli Değilse Alıcı Malı Teslim Aldıktan Sonra 8 Gün İçinde İnceleme ve İnceleme Sonucunda Malın Ayıplı Olduğu Ortaya Çıkarsa 2 ve 8 Günlük Süre İçinde Durumu Satıcıya İhbarla Yükümlü Olunduğu - Araçtaki Ayıpların Aynı Gün Öğrenildiği Ayıp İhbarının ise Daha Geç Yapıldığı/İhbar Yükümlülüğü İncelenerek Karar Verileceği )
6102/m.23/1-c
ÖZET : Dava, satış sözleşmesinde ayıplı aracın iadesi veya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa bu 2 ve 8 günlük süre içinde durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Dava konusu araç, davacı alıcıya teslim edilmiştir. Davacı vekilinin dosya içindeki beyanı ve ihtarname içeriğinden de araçtaki ayıpların aynı gün öğrenildiği ayıp ihbarının ise daha geç yapıldığı anlaşılmış olup, ihbar yükümlülüğünün süresinde yerine getirilip getirilmediği üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı malın iadesi-alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten sıfır (0) km 2012 Model Ford Transit 370 L marka aracı satın aldığını, ancak satın alınan aracın belirtilen özellikleri taşımadığını, bu haliyle ayıplı durumda olduğunu ileri sürerek ayıplı satılan aracın yenisi ile değiştirilmesine, olmaması durumunda araç bedelinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu aracın ayıplı olmadığını, davacının eksiklik olarak gördüğü hususların ayıp niteliği taşımadığını, bu eksikliklerin giderilmesine davacının onay vermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece Tüketici Mahkemesi sıfatıyla verilen, davanın kabulü kararı, Dairemiz 04.03.2015 tarih; 2014/16891 E. - 2015/2977 K. sayılı ilamı ile “Dava konusu uyuşmazlık 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceğinden mahkemece yapılması gereken iş, tarafların tacir, dava konusu aracın ticari araç olduğu gözetilmek suretiyle somut olaya Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanarak ve buna göre gerekçe oluşturularak varılacak uygun sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, satıma konu ticari aracın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu, ayıpların gizli ayıp niteliğinde olmadığı, araçtaki ayıbın süresinde satıcıya bildirildiği, araç üzerindeki açık ayıpların aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini yahut araç bedelinin iadesini gerektirmediği, aracın satış anındaki değer kaybının aracın satış değerinin %15'i tutarında ( 8.096,57 TL ) olacağı, davacının talebi ürün değişimi olsa da "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereğince, davacı yararına, aracın satış anındaki değer kaybı bedelinin davalıdan tahsilinin uygun olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, aracın yenisi ile değiştirilmesi talebinin reddine, 8.096,57 TL alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, satış sözleşmesinde ayıplı aracın iadesi veya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK'nın 23/1-c maddesi gereğince malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa bu 2 ve 8 günlük süre içinde durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Somut olayımızda dava konusu araç, davacı alıcıya 19.09.2012 tarihinde teslim edilmiştir. Davacı vekilinin dosya içindeki beyanı ve ihtarname içeriğinden de araçtaki ayıpların aynı gün öğrenildiği ayıp ihbarının ise 19.10.2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmış olup, açıklanan ilkeler uyarınca ihbar yükümlülüğünün süresinde yerine getirilip getirilmediği üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sebebiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Hukuk büromuz, ihbar sorumluluğuyla ilgili danışmanlık hizmetleri sunmakta ve müvekkillerimize bu konuda profesyonel destek sağlamaktadır. İhbar yükümlülüğünün gerekliliklerini anlamak, ihlal riskini azaltmak ve olası sonuçları önceden değerlendirmek için bize ulaşabilirsiniz. Toplumun güvenliği ve refahı için önemli bir rol oynayan ihbar yükümlülüğü konusunda hukuki danışmanlık almak için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin.

 

Geçmez Hukuk Bürosu

Bilgi almak için
bizimle iletişime
geçebilirsiniz.