Yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 272. maddesinde düzenlenen, adliyeye karşı suçlardan biridir ve yargılamanın adil bir şekilde ilerlemesi için doğruluğun sağlanması ilkesini koruma amacını güder. TCK madde 272/1 uyarınca, "hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan" kişiler dört aydan bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.
Bu suç, yargılama konusu olay hakkında bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunmak, gerçeği inkâr etmek veya gerçeği eksik ya da fazla aktarmak suretiyle işlenebilir. Suç, seçimlik hareketli bir yapıya sahip olup, tanığın kendisine yöneltilen sorulara eksik veya fazla bilgi vererek olay hakkındaki bilgisini saklaması da suçun kapsamına girmektedir.
Yalan tanıklık suçu açısından etkin pişmanlık hükümleri de geçerlidir ve bu durum TCK madde 274'te düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık hallerinde cezanın kaldırılması veya indirilmesi söz konusu olabilir. Bu düzenlemeye göre:
Yargıtay içtihatları, yalan tanıklık suçunun kapsamını ve uygulama koşullarını detaylandırmakta önemli rol oynamaktadır. Örneğin, tanıklığın yetkili olmayan bir kurum veya kişi önünde yapılması durumunda suçun oluşmayacağına dair kararlar mevcuttur. Aşağıda bu konuya dair bazı önemli Yargıtay kararlarına yer verilmiştir:
Kolluk Önünde Tanıklık: Tanık, gerçeğe aykırı beyanda kolluk kuvvetlerine bulunmuşsa, bu durumda yalan tanıklık suçu oluşmaz. Zira, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre kolluk tanık dinleme yetkisine sahip değildir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/19328 K.).
Yetkili Olmayan Kurum Önünde Tanıklık: Jandarmanın tanık dinleme yetkisi olmadığı durumlarda, jandarmaya gerçeğe aykırı beyanda bulunulması halinde de yalan tanıklık suçunun oluşmayacağı belirtilmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2013/8656 K.).
Kısmi Çelişki ve Yorum Farkı: Tanığın, olayın mağdurundan duyduklarını aktarması ve mahkeme ile savcılıktaki beyanları arasında kısmi bir çelişki bulunması durumunda, bu çelişkinin bir yorum farkı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu gibi durumlarda yalancı tanıklık suçu oluşmayabilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2015/154 K.).
Yalan tanıklık suçu, adaletin sağlıklı bir şekilde tesis edilmesi ve yargılama sürecinin dürüstlük ilkesine uygun yürütülmesi amacıyla düzenlenmiştir. Tanıkların beyanlarının güvenilirliği, etkin pişmanlık hükümleri ve yargı kararları ile değerlendirilmektedir. Yalan tanıklık suçu, adil yargılama ilkesine doğrudan etki eden önemli bir suç tipidir ve titizlikle ele alınmaktadır.
Geçmez Hukuk Bürosu